Trakya Firma Tanıtım ve Bilgi Platformu
TrakyaBurada.com | Trakya'nın Tanıtım ve Bilgi Platformu

Suriye Kuzeyine Genel Bir Bakış

Reklam
Suriye Kuzeyine Genel Bir Bakış

Suriye pkksı sorunundan 2012-2013 gibi Muhalifler’in en parlak zamanlarında Muhalifler’i bunlar üzerine bunları sürerek mevcudu o sıralar 4-5 bin olan ve aşırı güçsüz durumdaki teröristleri ortadan kaldırabilirdik.

Bunun yerine batının ve Muhalifler’i destekleyen ülkelerin de baskısı ile pkk terör örgütüne yönelik bir Muhalif saldırısı gerçekleşmediği gibi aksine Muhalif yanlısı geçinen pkk terör örgütü ile Muhalifler Suriye Ordusu kontrolündeki Kamışlı sınır kapısı hariç tüm sınır kapılarını ortak işletmeye, ortak kontrol noktaları kurmaya başladı. Halep’in Şeyh Maksud mahallesindeki pkk terör örgütünün doğrudan Cerablus üzerinden kendi ikmal hattına sahip olması gibi pkknın tüm Suriye kuzeyinde Muhalif bölgelerinde bile faaliyet gösterebilmesine yol açacaktı.

Terör örgütü pkk bu sayede Muhalifler arasında hücreler edinebilmiş ve pkknın güç ve paraya kavuştuğu son birkaç yılda aleyhimizde sık sık kullanacağı pkk hücreleri ve pkkya iş yapan Muhalifle’in ortaya çıkışının ilk tohumları ekilmişti.

Bu süreçte pkk terör örgütü çatışmalardan uzak kalmış ve dikkatini kendi bölgesinde güçlenmeye, propagandasını yaymaya ve hem Muhalifler ile hem de Suriye Ordusu ile arayı iyi tutmaya bakmıştı.
2013 sonlarında IŞİD terör örgütünün Suriye’de yayılması ile IŞİD pek çok sınır kapısını ele geçirmiş ve hem pkk hem Muhalifler Türkiye sınır hattındaki bir çok yeri bu tehlikeli güce bırakmak zorunda kalmış, pkk terör örgütü Haseke-Kamışlı hattı, Ayn el Arab bölgesi ve Afrin olmak üzere 3 ayrı kantona ayrılmış ve kantonlar arası teması kaybetmişti. 2014 başlarında Muhalifler’in IŞİD’e yönelik başarısız topyekun taarruzu IŞİD’in kısa süre içerisinde Azez’den Ebu Kemal’e kadar Kuzey Suriye Muhalifleri’nin elindeki arazilerin büyük kısmını ele geçirmesi ile sonuçlanmıştı. Sıranın yakında kendisine döneceğini anlayan pkk savunma hazırlıklarına başlamış ve mevcudu 10-15 bin seviyelerine çıkartmıştı.

Suriye kuzeyindeki Muhalif bölgelerinde kontrolünü pekiştiren ve yıldırım hızıyla Suriye Irak’ta her tarafta ilerleyen IŞİD izole pkk bölgesi Ayn el Arab’a Eylül 2014’te saldırdı birkaç hafta içinde 3-4 bin kişilik pkk grubu ağır kayıplar verip kasabaya kadar çekilmiş ve bu sırada Koalisyon Suriye’de de hava saldırılarına başlamıştı. Ocak 2015’e kadar süren şiddetli çarpışmalar ve bombardımanlar, bölgeye peşmergenin getirilmesi, Azez’den bazı Muhalif grupların buraya taşınması ve hatta Türkiye’deki sol grupların buraya gelmesi, yaralıların bile Türkiye’ye getirilmesi ile pkk terör örgütü bu çıkmazdan kurtulmayı başardı. Aynı dönemde Haseke-Kamışlı hattında da iyice sıkışan pkk ağır kayıplar vermiş ve bu birkaç ayda yapılan binlerce hava saldırısı ile Irak’tan gelen takviyeler ve bölgedeki Suriye Ordusu ile NDF sayesinde halk kitlesinin olduğu bölgelerde tutunmayı başarmıştı. IŞİD ise ağır hava saldırıları yüzünden savaşı yaymak ve tek bir noktada savaşın sıkışmasının kendinde de yarattığı ağır kayıplar yüzünden 2015 kışından itibaren kuzeyden çekilmeye başladı ancak 15 Haziran 2015’te Tel Abyad’ın ele geçirilmesi ve Temmuz 2015’teki IŞİD’in pkkya yönelik son büyük saldırısı olan ve Haseke saldırısı pkk, Suriye Ordusu ve Koalisyon’un ortak çabası sonucu durdurulabilmişti.

ABD bu esnada şunu fark etmişti pkknın mevcudu 10 binin altına düşmüş arazide yayıldıkça mevkilerini tutmakta zorlanmaya başlamış ve IŞİD’in hemen her saldırısında kantonlar arası bağın koptuğunu fark etmişti.

Bunun için acil önlemler almak gerektiğinin farkına vardılar ve 2014 sonundan beri yapılan ATGM’sinden MANPADS’ine pikapından piyade silahlarına kadar olan yardımların tek başına yetmeyeceğini pkknın her saldırıda kaçmasını önlemek onlara dayanak sağlamak, ikmali daha kolay yapmak ve bölgede önemli üslere sahip olmak için o dönemin sınır hattının hemen gerisinde Ayn el Arab’ı koruyacak şekilde Sarrin ve Lafarge Hava Üsüleri kurulmuş, Ayn İsa’daki 93. Tugay Üssünü de bir kara üssü haline çevirmişler ve ana ikmal üssü olarak da Haseke doğusuna Rumeylan Hava Üssünü kurmuşlardı, 2 sene içerisinde bütün Kuzey Suriye irili ufaklı Koalisyon üsleri ile dolacak 5 bin ABD askeri ve birkaç bin İtalyan-Fransız-İngiliz-Alman askeri buralara konuşlanacaktı. 5 bine yakın kargo uçağı ve sayısız miktarda helikopter bölgeye ikmal taşıyacak, Kasım 2016’da başlayan Rakka Harekatı ile birlikte yüzlerce tırlık konvoylar halinde açık açık zırhlı araç, her türlü silah, ATGM, cephane, malzeme, patlayıcı, teçhizat vb. nakledilmeye başlanmış bunların sayısı şu ana kadar 30 bini buldu.

Bu esnada ise 2015 yazından itibaren hızla pkkya adam sağlama çabalarına girişilmiş, pkkya büyük miktarda nakit kaynağı sağlanmıştı. 2015-2018 arasında hızla 10 bin civarındaki pkklı sayısı önce 30 bine sonra 45 ve 60 bin seviyelerine gelmiş, şu an ise bu sayı 100 bini geçti. Türkiye, İran, Irak’tan gelen pkklı gruplar ve gönüllüler ile çeşitli sol örgütlerden ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinden gelen gönüllüler daha iyi imkanlara sahip olmuş ve ypg çatısında yer almış yada buna yakın kalmışlardır. Arap, Süryani gibi gruplardan zorla toplanan kişiler veya gönüllüler yada aşiret olarak ypg-sdf çatısı altına girenler ise pkknın mayın eşeği kısmını teşkil etmiş ve özellikle son 2 senede en ön hatlara ve berbat yerlere bunlar sürülmüştür, bunlar az eğitim ve daha düşük teçhizatları ile haliyle ağır kayıplar vermişlerdir ancak pkknın hedeflerine ulaşmasında etkili olmuşlar ve pkknın kayıplarının az kalmasını sağlamışlardır. Ayrıca pkk şu an olduğu gibi daha iyi teçhizatlı, eğitimli ve deneyimli birimlerini kuzeye Türkiye sınırına rahatça yollayabilmiştir çünkü tehlikeli hatlara sürebilecekleri özellikle Araplardan oluşan önemli bir güce sahip olmuşlardı.

2014 sonu-2016 ortalarına kadar cephe hatlarını tutmakta zorlanan pkk terör örgütü ABD ve müttefiklerinin eğitim ve silahlandırma programları sayesinde adam açığı meselesini bu dönemden sonra tamamen halletmiştir.

IŞİD’in ise 2016 sonundan beri pkkya karşı taktiği karışık şehir-kasaba bölgelerinde direniş göstermek açık savunulamayacak arazilerde hava saldırılarına yem olmamak için bölgeyi EYP ve mayınlarla doldurup çekilmek, kum fırtınaları ve kötü hava şartlarında karşı saldırılar düzenlemek ve cephe gerisinde saldırılar yapmak olmuştur. IŞİD 2017 yılında kaybettiği yerlere dönüşünü Ağustos 2018’den itibaren sağlamış ve hemen her gün 10-15 pkklıyı cephe saldırılarında öldürür hale gelmiştir bu özellikle kuzeyden yapacağımız bir harekatta pkknın cephe gerisini hiç rahat hissedememesine yol açacaktır. Ayrıca 2017 sonlarından beri aralıklarla faaliyet gösteren ÖSO Kıyam Hareketi’nin özellikle Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki faaliyetleri de pkkyı rahatsız eden önemli meselelerden biri olmuştur.

Ağustos 2016-Mart 2017 tarihleri arasındaki süren Fırat Kalkanı Harekatı’nın başlarına ve sonlarında pkk terör örgütü ile çatışmalar yaşansa da ana hedefin IŞİD terör örgütü olması ve ABD’nin araya girip Sacur çayını sınır belirletmesi yüzünden harekat gerçekleşmemişti. 2017 baharında hazırlıklar yapılsa ve Menbic batısı Arima hattında birkaç köy ele geçirilse de bu sefer bölgeye hem Rusya hem Suriye Ordusu gelmiş harekat yapılamamıştı.

2015-2018 arası yaşanan en iyi olay da çözüm sürecinin sona ermesi ile önce hendekli bölgelerdeki şehir yapılanmalarının imha edilmesi ardından kırsal operasyonları ile pkk terör örgütüne ağır kayıplar verdirilmesi ile teröristlerin bölgedeki gücünün ve sığınaklarının büyük kısmının da imha olması doğuda çözüm sürecinde iyice güçlenen pkk varlığının büyük zarar görmesi ile sonuçlanmıştı . Bu sayede Kuzey Irak ve Suriye’de pkk terör örgütüne yönelik harekat yapılabilmesi için gerekli iç güvenlik ortamının oluşması ve doğudaki seçkin birliklerin sınır ötesinde kullanılabilmesine olanak sağlanmasıydı.

Fırat Kalkanı’nda edinilen meskun mahal tecrübesi ve özellikle lojistik anlamda yaşanan problemler konusunda büyük ders edinilmiş. Ocak-Mart 2018 arasında yapılan Afrin Harekatı’na daha tedbirli ve hazır olarak girebilmemiz sağlandı.

Afrin Harekatı’nın gerçekleşmesi ile pkk terör örgütünün Akdeniz’e açılma düşüncesi ortadan kaldırıldı ve pkknın halk desteğine sahip olduğu bir bölgeyi bu kadar kısa sürede ve tüm hazırlıklara rağmen 2 ay gibi bir sürede ağır kayıplarla kaybedilmesi pkkya ve destekçilerine büyük moral kaybı yaşattı. Ayrıca her tarafta bulunan kimisi ta Hafız Esad döneminde Türkiye ile yaşanabilecek olası savaşa karşı hazırlanan tünellerin güçlendirilmesi ve pkk tarafından yenilerinin adeta kale gibi inşa edilmesi ile Hatay’ın ve Gaziantep’in dibinde bir Kandil’in oluştuğu anlaşıldı ve bu nihayete eremeden ortadan kaldırıldı. Bu süreçte 4 bin kadar terörist öldürüldü ancak bölgedeki 10 bin kadar militan bölgeden kaçan sivillerin arasına gizlenip Suriye Ordusu bölgesi Nubl-Zahra hattından Menbic’e kaçmayı başardı. Ayrıca harekatın sonlarına doğru Suriye NDF’den gönüllü milisleri Afrin pkksına yardım için yollamış ancak bunlar bir işe yaramamış ve ağır kayıplar vermişti. Afrin pkksının çökmesi ve kaçması sırasında Suriye Ordusu Tel Rıfat’a birlikler yollamış ve TSK’nın bölgeye yönelmesinin önüne geçmiş ve ileride Muhalifler’in Azez-Afrin-İdlib hattını kesebilmek için stratejik mevki elde etmiş hem de Halep için kuzeyden fazladan bir koruma çemberi elde etmişti.

Şu güne ve harekata gelirsek harekat hakkında çok fazla spekülasyon bulunmakta kimisi sınırın şu kısmına kimisi bu kısmına diye söyleyip duruyor. En çok ve en uygun olarak geçen iddia ise 15-35 km derinliğinde Tel Abyad-Resulayn arasını kapsayan ve güney sınırının ilk etapta bölgedeki ABD üsleri yakınları olacağı söylenen ve zamanla güneye doğuya batıya eş zamanlı sınırdan hareketlerle genişlemesi planlanan harekat senaryosudur.

An itibariyle Ayn İsa’da pkk terör örgütü ile Koalisyon’un Kuzeydoğu Suriye Özel Temsilcisi William Roebuck ile pkk terör örgütü lider kadrosu arasında önemli bir görüşme var.

Son günlerde Amerikalı, Fransız ve İngiliz subaylar ile istihbarat elemanları ve özel Koalisyon temsilcileri ve üst düzey diplomatlala pkk terör örgütü arasındaki görüşmelerde artmış durumda. Terör örgütü pkk bölgedeki kuvvetlerini yarı seferberlik durumuna getirmeye başladı ve dağ kadrosundan aylardır bölgeye gelen takviyeler de artmaya başladı. Son bir hafta içerisinde en az 500 ikmal tırı ABD tarafından bölgeye yollandı. ATGM, MANPADS sevkıyatlarında da artış olduğu ve sivil ekipmanlarla birlikte yollandıkları da söylenmekte.

Menbic’ten Irak sınırına kadar olan arazi genel olarak düz ve saldırıya elverişli. Bu arazi içerisinde de en uygun alan Tel Abyad-Resulayn bu kasabalar dahi küçük köyler diğer yerlere göre az sayıda ve ufak hava destekli zırhlı birliklerin ilerlemesi için en uygun bölge ayrıca Resulayn yakınlarını saymazsak arazinin büyük kısmının nüfusu Araplardan oluşuyor, ilk olarak burada bir köprübaşı kurmak ve tutunmak açısından elverişli.

Ayn el Arab merkezini saymazsak bu bölgenin her tarafı da ilerlemeye elverişli ancak bu bölgenin dünya kamuoyunda sahip olduğu önem sebebiyle harekatın ilk hedefi olması halinde çok fazla tepkiye maruz kalınabilir.

Haseke-Kamışlı tarafı ise büyük 2 şehir ve onlarca büyük köy ve kasabadan oluşan daha yoğun ve Ayn el Arab da olduğu gibi ciddi miktarda pkk yanlısı kitlenin yaşadığı bölge.

Ayn el Arab ve Haseke kuzey hatları yıllardır Türkiye’den gelebilecek bir saldırıya karşı hazırlanıyor ve büyük miktarda militanı ve kalite teçhizatları buralara yığmış durumdalar.

Tel Abyad hattından yapılacak bir harekat kantonların bağlantısını en azından kuzeyden kesilmesine ve Ayn el Arab – Haseke hatlarının kanatlardan yani saldırıya hazırlanmamış bölgelerden saldırıya açık kalacaklardır. Öncelikle bu tam ortadaki bölgede tutunduktan genişlemesi halinde kuzeyden bu 2 bölgeye yapılacak ek saldırılarla üç taraftan sarıp ilerlemek mümkün.

Terör örgütü pkk bölgelerini savunacak yeteri kadar adama ve özellikle bizim zırhlı gücümüze etkili olacak binlerce ATGM’ye sahip. Sadece yoğun şekilde ATGM atışları yapıp düz arazide düzenli çekilme yapmaları ve bunu keskin nişancı atışları, gece baskınları, çekildikleri bölgeleri mayınlama ve EYP’lerle doldurma faaliyetleri yapmaları bile bize karşı yıpratma savaşı yürütebilirler. Ellerindeki bol ATGM stokunu ABD’nin de izniyle adam akıllı kullanırlarsa ki ellerinde Javelin bile var zırhlı birliklerimize kayıplar verdirmeleri mümkün ve bu halde zırhlılar vurulunca Muhalifler’in önceki 2 harekatta gördüğümüz gibi saldırıyı hemen kesmesi durumu var. Bozuk hava şartlarında Afrin’de olduğu gibi kapsamlı taarruzlar ve baskınlar deneyebilirler, özellikle Muhalifler kendi başlarına kaldıklarında anında geri çekilmeye meyilliler. Bu yüzden TSK’nın hem ateş desteği ile hem kara birlikleri ile sürekli bunları kontrol altında tutması gerek.

Hava ve topçu desteğinin anlık olarak sürekli sağlanması gerek, Fırat doğusundaki pkk terör örgütü yıllardır hava saldırısı olmadan hiçbir iş yapmıyor. Hava desteği olmadan nasıl çuvalladıklarını senelerdir kum fırtınalarında yaşadıklarından anlayabilmemiz mümkün. Bu yüzden bombardımandan kafalarını kaldıramamaları gerek ki şok yaşasınlar ve psikolojik olarak çöküntüye uğrasınlar. Afrin’de dağlar ve ağaçlık araziler vardı Ayn el Arab merkezi ile Haseke’deki büyük yerleşim birimlerini saymazsak arada kalan arazi hava destekli zırhlı gücüne karşı açık hedef olunacak bir bölge yoğun ve anlık yoğun bombardıman hem maddi hem de manevi olarak çöküşlerine yol açacaktır.

Bizim için en çok sıkıntı yaratacak silahları ellerindeki bolca bulunan kaliteli ATGM sistemleridir. Bölgenin sürekli İHA ile izlenip her ATGM timinin vurulması zırhlı birliklerimizin güvenliği için elzemdir aksi halde ATGM’leri bolca kullanmaları halinde sorunlar yaşayabiliriz. Ayrıca son 2 senede gördüğümüz kadarıyla ATGM’lere en iyi dayanan tankımız Sabra modernizeli M60’lar özellikle bunlar bölgede kullanılmalı. Son yıllarda Leopard 2A4’ler ve diğer M60’lar için ATGM’ye karşı ek koruma tedbirleri alınması için çeşitli modernizasyon çalışmaları ve reaktif zırh gibi çalışmalar yapılıyordu. Bu ek koruma önlemleri ile donatılmamış hiçbir tankın bölgeye yollanmaması gerek aksi halde doğrudan tank kayıpları yaşayabiliriz. ACV-15 ZMA’lar da özellikle yanlardan alabilecekleri ATGM atışlarına karşı pek dayanıklı değiller içlerindeki 25 mm mühimmat ve büyük yakıt deposu sebebi ile ATGM atışlarında vurulduklarında ağır hasar almaları kaçınılmaz oluyor. Diğer askeri birimlerimizde zırhlı araçlarımızın gelişmiş yeni modellerinden kullanılmalı ki ATGM, ağır makineli tüfek, uçaksavar ve anti materyal tüfeklerinin atışları ile mayın EYP patlamalarından zarar almadan veya en az zararla kurtulmak için gereklidir.

Teröristlerin 10 bin kadar pikap ve zırhlı araca sahip düşünülüyor. Bölgede taarruz helikopterleri kullanılacaksa ABD’nin geçtiğimiz yıllarda pkkya verdiği MANPADS’lere ve makineli tüfek-uçaksavar yüklü pikapların açacağı ateşe dikkat edilmeli. Çünkü Suriye İç Savaşı’nda helikopterlerin doçkayla, alçak uçan jetlerin Zu-23, ZSU, ZPU gibi uçaksavar silahların atışları ile düşürülebildiğini gördük. Jetlerimiz bundan dolayı alçaktan uçmayacakları için onlar için bir tehlike yok ancak taarruz helikopterlerinin MANPADS ve uçaksavar silahların tehdidine açık olduğu kesindir.

Bu bölgedeki teröristlerin eğer ABD bir sürpriz yapıp bunlara büyük miktarda ağır silahı gizlice verdiği bir durum yoksa en iyi ihtimalle 30 kadar tank ve bir o kadar BMP ve BTR’ye sahip oldukları tahmin ediliyor. Top, obüs ve BM-21 Grad sistemlerinin sayısının ise 20 civarında olduğu sanılıyor. Bu açıdan büyük bir tehdit yok ama düzgün kullanıp İHA’lardan saklamayı başarabildikleri süre içerisinde top ve Grad atışları sınır hattındaki yerleşim bölgelerimiz için tehdit oluşturabilir.

Anlık ve yoğun bol hava ve topçu desteği olur ve özellikle İHA atışları ve İHA destekli topçu atışları ile düz açık arazide bunlara rahat vermezsek ilerleyişimiz hızlı kayıplarımız ise daha az olur.

Her ne kadar Muhalifler’in de TSK’nın da tecrübesi artmış olsa da 2 senedir sık sık çarpışmaların kritik yerlerin yanlış iş yapan, kafalarına göre geri çekilebilen Muhalifler hala tam olarak güvenilir değiller, TSK’nın müdahil olmadığı anlarda genellikle başarısız olduklarını onlarca kez gördük.

Terör örgütü pkknın nasıl bir direniş göstereceği ABD’nin onları ne ölçüde sahaya sürüp yönlendireceğine bağlı. ABD topyekun bunları sürmeyi düşünürse kalabalık ve iyi teçhiz edilmiş olmalarının da etkisiyle hem harekat bölgesine yoğun saldırılar yapabilirler hem de ATGM, keskin nişancı, roket ve havan atışları belki de sızma girişimleri ile sınır hattının bir çok noktasında sıkıntı yaratmaya çalışabilirler. Ayrıca Suriye pkksının ana bölgesine ilerlediğimizden yurt içinde ve Irak üzerinden gelebilecek tepkilere karşı da hazırlıklı olmak gerek.
Yurt içinde saldırı girişimleri olabilir, özellikle büyük kentlerde bombalı saldırı deneyerek intikam alma çabalarına girebilirler. Irak kuzeyindeki birlikler de bu dönemde dikkat dağıtma amaçlı pkknın saldırılarına maruz kalabilir.

Bu dönemde özellikle Afrin’de pkknın saldırılarının had safhaya çıkması kaçınılmaz gibi duruyor. TSK’nın bahar aylarından sonra Afrin’in Azez-İdlib bağlantı hatları ve Tel Rıfat hatları ile merkez kısım dışında çoğu yerde kontrolü ve güvenliği Muhalifler’e bırakmıştı. Harekat öncesinde de söylediğimiz gibi Afrin’nin sarp arazi yapısı ve arada bulunamayan dağlara çekilmiş ve yerleşim birimlerinde halkın arasına karışmış teröristlerin gizli zulalara sakladıkları silah, cephane ve patlayıcılarla rahatça saldırılar yapıp yine kendi destekçilerinin arasında kaybolmaları riski vardı.

Nitekim yaz aylarında başlayan ve her geçen gün artan cephe gerisi saldırıları ile bu durum ortaya çıktı. Aylardır saldırılar Afrin kırsalında her geçen gün artıyor, her gün bir yerlerde Muhalifler öldürülüyor. Muhalifler’e ait araçlar EYP saldırılarına uğruyor, Muhalifler’in yazın 1 T-55’i EYP saldırısı ile kaybettiği bile olmuştu ve hatta ATGM saldırıları ile yıpratma savaşı anlayışı güdüyorlar. Sön dönemde Muhalifler’in idaresindeki bir çok kırsal bölgesinin pkknın cephe gerisi saldırılarının da etkisiyle kontrolsüzleştiğine ve Muhalifler’in bu bölgelere yönelik operasyonlarda ve asayişi sağlama çabalarında isteksiz ve başarısız olduğuna dair çok sayıda söylenti var.

Muhalifler kendi başlarına oldukları bölgeleri kontrol etmekte zorlandıkları halde geçen ay Afrin’deki yolsuzluk operasyonunda olduğu gibi hala Muhalifler’in kimi grupları kafasına göre hareket etmeyi ve eşkıya gibi hareket etmeyi, işine gelmeyen meselelerden uzak durduğu köy kontrolü, haraç, kaçakçılık vb. meselelerden birbirlerine girdiği ve asıl tehlikeyi göz ardı ettikleri görülüyor. Bu sebeple Afrin’deki pkk hücrelerinin ve sempatizanlarının harekat esnasında dikkat dağıtmaya ve hatta bazı bölgeleri ele geçirmeye çalışıp propaganda yapmaya ve Fırat doğusundaki yandaşlarına moral vermeye çalışması gibi olaylarla karşılaşabiliriz. Bu yüzden harekat öncesi Afrin’de bu hücrelere yönelik operasyonlar yapılmalı ve bölgede ek güvenlik önlemleri almak gerekli yoksa özellikle Muhalifler için bölge çok tehlikeli bir hal aldı.

Fırat doğusu ve Menbic’e yönelik herhangi bir harekat için özellikle Afrin’de tedbirleri arttırmak gerekiyor.  Harekat için 14-17 bin arasında Muhalif’in hazırlandığı ve yönünde iddialar var.

Cerablus’tan Lazkiye’ye kadar yerli yabancı cihatçı ılımlı fark etmeksizin 100-120 bin Muhalif’in olduğu bilinirken 20 bin kadar Muhalif’in harekata katılması harekatın büyüklüğü ve gelecekteki potansiyeli ile ilgili ipucu veriyor ancak bu Muhalifler’in çoğu Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgelerinden gelecek buralarda güvenlik boşluğu oluşmasına izin verilmemeli. Menbic ve Tel Rıfat pkksı ile Tel Rıfat-el Bab hattındaki Suriye Ordusu sızma girişimleri ile dikkat dağıtmaya çalışabilir ve rahatsızlık verebilir. Ayrıca harekatın lafının edildiği ilk gün Azez, el Bab, Çobanbey ve Afrin’de yaşanan bombalı saldırılar ile Cerablus’ta bulunan VBIED bu süreçte pkklı teröristlerin hücrelerinin cephe gerisinde rahatsızlık vermek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarının göstergesidir. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir yerde sözde ateşkes olduğu halde 2 aydır sonu gelmeyen çarpışmaların ve bombardımanların yaşandığı İdlib hatlarıdır. On binlerce Muhalif’in uzakta bambaşka bir meseleyle ilgili olması ve kuzeyden hemen yardıma gelemeyecek olmalarının etkisi ile Büyük İdlib hatlarının bazı bölgelerine kısıtlı veya kapsamlı saldırı girişimlerinde bulunabilirler.

Hatırlarsınız geçtiğimiz iki harekatta da benzer olaylara girişen Suriye Ordusu yüzünden Muhalifler’in dikkatleri dağılmış anlaşmazlıklar baş göstermiş bazı gruplar harekatı bırakıp güneye Suriye Ordusu’na karşı gitmiştir.

Harekattaki Muhalifler’in dikkatinin dağılmaması ve sorunlar yaşanmaması için bütün Muhalif hatlarını Suriye Ordusu’nun düzenleyebileceği saldırılardan korumak gerekiyor yoksa daha önceleri de olduğu gibi huzursuzluk baş gösterecektir.

Harekatın en can alıcı kısmı ise ABD ve Rusya/Suriye taraflarının nasıl tepkide bulunacağı ABD Fırat doğusuna yönelik herhangi bir hareketten aşırı rahatsız olacağını açık açık belli etti. Devriyeler olsun, gözlem noktaları kurmak ve askeri üsleri arttırmak olsun TSK’nın yoluna taş koymak için her şeyi yapıyor. Pkk ise Türkiye ve Suriye’yi karşı karşıya getirebilmek için hemen Suriye’den yardım istedi ve olaya dahil olmasını istedi. Yazdan beri pkknın Suriye Ordusu çatısı altına alınması, özerk pkk bölgesinin oluşması, bazı resmi Suriye kurumlarının bölgeye dönmesi, Suriye askerlerinin Türkiye’ye karşı kritik bazı noktalara konuşlanması gibi pkkyı resmiyete götürecek bir süreç için taraflar görüşüyor ve çalışmalar yapıyor. Petrol ve doğalgaz rafineri gelirlerinin dağılımı ve Suriye’nin askeri varlığı meselesi henüz anlaşılmaya varılamamış noktalardandır. ABD ise pkknın resmiyet kazanacağı bu sürece kendi üslerine ve hareket serbestisine dokunulmaması şartı ile olumlu bakıyor ve destekliyor.

Ayrıca Suriye, Afrin’e zamanında yeterli yardım yapamadığı için pişmanlık duymaktaymış. Türkiye ve Muhalifler’in kuzeyde yayılması kendilerini aşırı rahatsız etmekteymiş. Geçtiğimiz aylarda Esad ve hükümet birimlerinin Türkiye ile Muhalifler’in Suriye kuzeyinin genelinde yayılması ve kendini tehdit altında görmekten ve baskı altında hissetmekten rahatsız olduğu bilgisi ortaya çıkmıştı. Kuzeyde Türkiye’yi görmektense yeri geldiğin Muhalifler’e ve Türkiye’ye karşı kullanabileceği, ortak iş yapabileceği ve iç savaştan sorumlu tuttuğu Türkiye’yi rahatsız edebilecek bu güce olumlu bakıyor. İran ise her ne kadar kendi ülkesindeki pkk-pejak yapılanmasına aman vermese de sınırlarının ötesindeki pkkyı Türkiye’ye karşı kullanabileceği bir koz olarak görüyor hatta İdlib Harekatı’nda yer alması için 500 kişilik bir pkklı grubunu eğitmekte oldukları ve bunun ileride ortak operasyonlarda koordinasyonun artmasını sağlaması açısından önemli gördüklerini belirtmişlerdi.

Rusya şu an için konu hakkında en az sesi çıkan ve olumlu duran ülke gibi duruyor olsa da Türkiye’nin belli bir mesafede öteye bölgede yayılması onları da rahatsız ediyor. Şu an Rusya’nın beklediği şeylerden biri bölgede ABD ile Türkiye’nin doğrudan doğruya bu harekatta karşı karşıya gelmesi ve ciddi sorunların patlak vermesi. Uygun ortam olursa Suriye Ordusu’nun kuzeye yollanması ve pkknın Suriye Ordusu himayesinde bir yapıya dönüşmesi, Rusya’nın da bu bölgelerde faaliyet gösterebilmesi ve pkk arasında kendinin de kullanabileceği kesimler oluşturabilmesi niyetine sahipler. İşler iyi gitse bile hem Rusya’dan hem ABD’den Türkiye’ye tepki gelebilir ve Afrin Harekatı’nda olduğu gibi hava sahasını kapatmaya kalkabilir ve bizi sıkıntılı bir duruma sürüklemeye çalışabilirler.

Harekatın ne noktaya varacağı özellikle ABD’nin siyasi-ekonomik açıdan bize vereceği tepkilere bağlı. Harekat pkknın kısmen direnmeden çekileceği ufak bir tampon bölge gibi de olabilir ve buradan zamanla büyüyen bir harekat olabilir yada Türkiye ABD ile anlaşmazlığa düşer ve daha kapsamlı bir harekat olur. ABD onlarca milyar dolar yatırdığı Suriye’nin %30’unu kontrol eden en stratejik su havzasını, tüm barajları ve milyonlarca nüfusu kontrol eden bir bölgeye sahip pkknın bütün bu kaynaklardan geride kalmasını ve ufak bir bölgeye sıkışmasını istemiyor çünkü pkk bütün bölge ülkelerine karşı kullanabileceği bir güç ve bunu ordu haline getirme yolunda tüm hızla ilerliyor. Fırat’tan Irak’a kadar olan bölge ise bu terör devleti için oluşturulması beklenen güvenli bölge.

Öyle görünüyor ki pkkyı topyekun yok edecek bir harekat için gemileri yakmamız ve tüm taraflarla sahada karşı karşıya gelmemiz gerekiyor. Pkk bizim baş düşmanımız ve başka savaşacak bir yerleri yok, IŞİD’e güneyden saldırmıştık, IŞİD en sonunda güneye çöllere doğru inmiş kendine savaşacak Suriye ve Irak’ı bulmuştu, pkk konusunda ise durum böyle değil. En büyük düşmanları ve hedefleri biziz. Geçen yıllarda pkk bu kadar güce ve dünya desteğine sahipken siyasi, ekonomik baskılar yüzünden harekat yapamadık fırsatları kaçırdık ancak daha fazla fırsat kaçırmamamız gerek. Ya gemileri yakar pkkyı bölgede imha edecek büyük bir mücadeleye gireriz yada kısıtlı harekatlarla ciddi bir sonuca varamadan günü kurtarırız. Yarın pkknın 200-300 bin seviyelerinde her türlü ağır silah sistemine de kavuşmuş bir ordu halinde görmek istemiyorsak bir an evvel harekete geçmeliyiz. Geçen her dakika aleyhimize işliyor. Teröristlere asla kaçış fırsatı verilmemeli verilen fırsatlar da çok dar şekilde olmalı ve kaçış yollarında yok edilmeli. Irak, İran yapılanmalarını da katarsak 100 bini aşmış olan ve iyi silah sistemlerine, paraya, dünya desteğine ve eğitime kavuşmuş olan bu teröristleri ne olursa olsun artık yok etmemiz gerek yoksa pkknın resmiyet kazanacağı bir durumda ikinci IKBY vakası yaşayacağız.

En kötü askeri-siyasi senaryo ne olabilir diye sorup duranlar var. Olabilecek en kötü şey harekata hiç başlamamaktır. Sonrasında olabilecek en kötü senaryolar ise ABD’nin doğrudan askeri saldırı ile tehdit etmesi hatta birliklerimizi vurmasıdır. Türkiye’nin bölgede ilerlemesini istemeyen Rusya’nın da Suriye Ordusu’nu hem İdlib hem Halep kuzey hatlarına doğru pkk ile eş güdümlü olarak saldırtması ve yaşanabilecek siyasi-askeri-ekonomik sorunlar nedeniyle Türkiye’nin Muhalifleri yalnız bırakması ve Muhaliflerin çöküşü olacaktır. Üstüne son dönemde sık sık lafı geçen Körfez ve Kuzey Afrika ülkelerinden oluşacak bir Koalisyon gücünün bölgeyi korumak üzere bölgeye gelmesi ve bir anda Ortadoğudaki tüm taraflarla karşı karşıya gelmemiz olacaktır ve bun yaşananların ardından atılabilecek bir geri adım hem Suriye’de kesin olarak yenilgiyi kabul etmemize hem de gelecekte iç savaşın sorumlusu-terör destekçisi gibi yaftalarla uluslararası alanda suçlanmamız ve yeni terör devletçiğinin oluşması riskidir.

Artık gemileri yakıp ne pahasına olursa olsun o 100 bin teröristi topyekun olarak imha etmeliyiz yoksa yarın er yada geç hedef biz olacağız, belki İran ilk hedef olur belki biz ama batının hatta doğunun bile desteklediği bu terör ordusu er yada geç başımıza büyük bela olacaktır.

İnşallah topyekun bir mücadeleye girer alnımızın akıyla hepsini kazdıkları hendeklere gömeriz.

KAYNAK: Enformasyon FB

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ