Trakya Firma Tanıtım ve Bilgi Platformu
TrakyaBurada.com | Trakya'nın Tanıtım ve Bilgi Platformu

EFE SERİSİ 2 “YAŞAMLA MÜCADELE”

Reklam
EFE SERİSİ 2 “YAŞAMLA MÜCADELE”

Merhaba Hayvansever Dostlar.. YAŞAMLA MÜCADELE adlı yazımla karşınızdayım..

Heyecanlı, hüzünlü ve bir o kadar da acı deneyimlerle dolu ama mutlu biten bir anımı paylaşmak istiyorum sizlerle..

İlk sahip olduğum Rottweiler cinsi olan köpeğim EFE’nin karakteri; sivil giyimli insanlara karşı agresifti. Aile hayatına ve sosyal yaşama alışması, bana zorluklar çıkaracağını düşündüğüm için onun bir evladını alarak yaşamayı düşündüm. Yaşadığım yer Şırnak’ın bir köyüydü. EFE’nin yavrusunu Ankara’ya getirmek hiç kolay olamayacaktı. Uçakla gitmeyi planlıyordum ve bunun için iki seçeneğim vardı. Mardin veya Diyarbakır’daki havaalanlarından birini kullanmak. Tabi ki uçağa köpek bindirmek te bir çok prosedürü beraberinde getiriyordu. EFE sayesinde sizlere bu konu hakkında biraz bilgi vermiş olayım.

Öncelikli olarak köpeğinizle uçakta yolculuk yapmak istediğinizi bilet alırken firma yetkililerine bildirmeniz gerekiyor. Bu durumda uçak firmasına köpeğinizin kilosunu belirtmeniz gerekmekte. Eğer 15 kilodan fazla ise kopeğiniz uçuş kabininde sizinle yolculuk edemiyor. Bagaj bölümünde can dostlarımızı taşımak için havalandırmalı özel bir bölüm oluşturuluyor. Efe daha 60 günlük olduğu için en fazla 10 kilo civarındaydı yani kabinde benimle yolculuk yapabilirdi. Uçak firmaları köpeğinizin kabinde sizlerle yolcukluk edebilmesi için; taşıma kabının olmasını, veteriner onaylı aşı karnesinin ve kuduz aşılarının yapılmış olmasını istiyor. Ayrıca o zamanlar yasaklı ırk sınıfına giren Rottweiler, Pitbull, Arjantino Dogo, vs gibi ırk köpekleri uluslararası uçuş kuralları gereği uçaklara alamıyorlardı. Ama artık yasaklı ırk olarak bilinen Rottweiler bu sınıfta değerlendirilmiyor. Kısacası uzun bir prosedür dizisi beni bekliyordu.

İlk göz ağrım EFE’den ayrılık günü gelmişti. Onunla zorlukla vedalaşırken, onun yavrusunu taşıma kabına koymuş ve yola çıkmak için arabaya binmiştim. İlk durak Mardin merkezdi. Bir gün Mardin’de kalacaktık, çünkü EFE’yi taşıyacak olan uçak firması bir gün sonra uçuyordu. Bu arada kendi çabalarımızla yaptığımız aşılar için bir veteriner bulmam, karnesini çıkarmam, en önemlisi de kuduz aşısını yaptırmam ve veterinere onaylatmam gerekiyordu. Ayrıca bir gece de köpek ile bir otelde kalmak.. Eski bir askerim sayesinde otelde köpekle kalma işini çözmüştüm. Bir veteriner de bulmuş gerekenleri yaptırmıştım, kuduz aşımız ve bir karnemiz vardı artık. Tek yapmamız gereken sadece uçak zamanın gelmesini beklemekti. Uçağımız önce İzmir’e oradan da aktarma ile Ankara’ya geçecekti. Ankara’da bizi sadece ailemiz beklemiyordu. Evlenmek üzereydim ve düğün telaşımız da bizi bekliyordu. Kısa zamanda uzun bir maraton ve her şeyi iyi planlamam gerekiyordu. Planımda EFE’nin kalabileceği ve rahat edeceği bir otel vardı.

EFE ile Ankara’ya varmıştık. EFE eve ilk girdiğinde çok çekingen davranıyordu. Sürekli peşimde geziyor, kimseyle diyalog kurmak istemiyordu. Eşim ise onu tam 2 ay beklemişti. O ne kadar sevgi gösterse de EFE’ye, karşılığını alamıyor ve bu durumdan şikâyet ediyordu. Eğer ben o ortamdan ayrılmışsam kuyruğum gibi peşimden geliyordu. İnternette köpek oteli için ilanlara baktım, evimizin hemen yakınında bir veteriner kliniğinin otel hizmeti verdiğine dair bir ilan gördüm. Gidip ortamı inceledim, EFE burada rahat edebilirdi. Ben de düğün, kına gecesi vs. için koştururken EFE’nin bakımının yapılacağından emindim. Veteriner hekim EFE’yi almadan önce kontrol etmek istediğini, kanlı ishal var mı diye test yapacağını söyledi. EFE’ye yapılan test negatif çıktı. EFE, köpek otelinde o gece konaklamaya başladı. Her gün erkenden kalkıp minibüs ile EFE’nin kaldığı veteriner kliniğine gidip onu hem gezdiriyor hem de ona onu terketmediğimi hissettiriyordum. Öğlen olmadan da düğün vs. işlerle ilgileniyordum. Bazen akşam olmadan işim bitiyor, veteriner klinik açıksa gene EFE’yi alıyordum.
4-5 gün bu şekilde denedikten sonra EFE‘nin artık orada rahatça kalabileceğinden emin oldum. Böylece düğün sonrası eşimle küçük bir tatil yapabilirdik. Veteriner hekim ile fazladan 10 gün için pazarlığımızı yaptık ve bütün ödemeleri peşin yapmıştım. Karşılığında küçük not kâğıdına aldığı parayı yazıp, kaşesini basıp imzasını attı ve bana verdi. Kına gecesi, düğün derken son kez EFE’yi görüp vedalaştık. Veteriner hekime de her hangi bir olumsuz durumda bana haber vermesini rica ettim.

Eşim ile tatilde iken her gün sabah saat 10:00’da bir kez ,bir de akşam 16:00-17:00 sularında veterineri arayıp EFE’nin sağlığı ve psikolojisi hakkında bilgi alıyordum. Her aradığımda her şeyin yolunda olduğunu herhangi bir problemi olmadığını söylüyordu. Tatilimizi 10 gün planlamamıza rağmen 7. gününde eve dönme kararı aldık. Yola çıktığımızda ben veteriner hekimi arayıp ‘’yoldayız dönüyoruz EFE’yi hazırlar mısınız? Akşam saat 19:00 gibi alırız’’ dedim. Veteriner hekim bir gün önce bana her şeyin yolunda olduğunu söylerken, EFE’yi alacağımı söylediğimde ‘’EFE şu an çok hasta!!’’ demesi beni çılgına çevirmişti.. Normalde 6-7 saat sürecek olan yolculuğumuz aldığımız kötü haberle birlikte 4 saatte bitmişti. EFE veteriner hekimin ilgisizliğinden dolayı kanlı ishal olmuştu. Beni gördüğüne sevinecek gücü bile kalmamış hatta sırtındaki kaburga kemikleri net bir şekilde görebiliyordum. Veterinere, “neden tedavi etmediğini, bu hayvan nasıl bu hale gelir” diye sorduğumda ise aldığım cevap ile kan beynime sıçramıştı. Daha yeni makina ile tıraş edilen bacağını gösterip ‘’damar bulamadım..!!’’dedi. ‘’Sen nasıl veterinersin ,nasıl damar bulamazsın?’’ diye çıkıştım. Bana sert bir tonla cevap verince artık bende film kopmuştu. O an ki sinirim ile yüzünün ortasına yumruğumu vurdum. Veteriner arkasındaki rafa düştü ve raftaki her şeyde onun üzerine… Bu arada eşime EFE’yi vermiştim ve arabada beni beklemesini istemiştim. Eşim ve EFE kliniğin önünde beni bekliyordu. Veteriner hekimin yakasını toparladım ve Ankara’da EFE’yi nerede tedavi ettirebileceğimi sordum. O da Çankaya’da bir Veteriner Tıp Merkezi olduğunu söyledi. Zaman kaybetmeden dediği kliniğe gittik. Burası 4 katlı bir hastaneydi. EFE’yi hemen bir bayan asistan eşimden aldı ve muayene odasına götürdü. Bir hekim geldi muayene etti, kan aldı. Sonucun çıkmasını beklerken bir serum bağlanmıştı bile. Eşim EFE’nin o kötü halini gördüğünden beri ağlıyordu. EFE’yi muayene eden doktor kanlı ishal olduğunu ve neden bu kadar beklediğimizi sordu. Olan biteni ona anlattığımızda. ‘’Bunu bir hekim yapmış olamaz!!’’ dedi. Maalesef gerçek buydu ve bir hekimin ihmali yüzünden EFE ölebilirdi. Doktordan EFE ‘nin kliniğe girdiği andan itibaren ki durumunu belirten bir rapor hazırlamasını istedim. Doktor bey tedaviye başlandığını, ölmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyledi ve orada beklememizin bir şey değiştirmeyeceğini de.. Konuya olan hassasiyetimizin de farkındaydı. Biz EFE’yi tekrar görüp gitmek istedik, yukarı katta viral hastalar için yapılmış özel bir odada tutuluyordu. EFE ile göz göze geldiğimizde bir kez daha kuyruğunu sallamak istedi ama halsizliğinden dolayı bir kere yapabildi. O an ki yorgun, hasta ve bitkin haline rağmen. Onunla konuştum ve onu arkamda bırakıp gittiğim için özür diledim. Ona yaşaması için resmen yalvardım. Sanki o an bütün söylediklerimi anlamıştı ve gözleri dolmuştu. O anı hafızamdan hiç silemedim. Bu şekilde onu orada bırakıp tekrar ilk EFE’yi bıraktığımız veterinerin yanına gittim.Ona verdiğim parayı geri istedim. Olanların onun ihmali ve hatası olduğunu bunun peşini bırakmayacağımı söyledim. Bana avukatı ile görüşeceğini ve onu darp ettiğimden dolayı parayı geri vermeyeceğini söyledi..

O akşam İnternetten sabaha kadar bu durumla ilgili bütün kanun maddelerini okudum. Meğer veteriner kliniklerinde otel işletmesi yapmak yasakmış, otel işletmesi yapmak isteyenler için klinikten ayrı bir yer tesis etmek, ayrı ruhsat almaları gerekiyormuş. Burası bildiğimiz veteriner kliniği ruhsatı olan ve kaçak otel hizmeti veren bir yermiş ve yatılı hasta bile alamazmış. İnsanın başına böyle bir şey gelmeden bilemiyor tabi bunları. EFE’yi ölüme terk eden o işletmeyi nerelere, ne şekilde şikâyet edeceğimi çok iyi biliyordum artık.

EFE’yi her gün ziyarete gidiyorduk ve durumu her gün daha kötüleşiyordu.Hep küçük te olsa bir umudumuz vardı ,EFE iyileşecek, büyüyecek, onunla oyunlar oynayacaktık… Maalesef hastanede yattığı 2. gece EFE’nin öldüğünü bildiren acı kahredici bir telefon aldık… Ertesi gün EFE’nin cansız bedenini görmeye gittik. O an da ikimiz de göz yaşlarımıza hakim olamadık. Veteriner hekim, küçük EFE’min cansız bedenini “isterseniz size verelim ama derin bir çukura gömün ve etrafına bolca kireç dökün yada isterseniz biz imhasını yapalım. Çünkü bu hastalık gömülse bile başka canlara bulaşma riski taşıyor!” dedi. Biz de imha edilmesinin diğer canlılar için uygun olacağını düşünüp onlara bıraktık. Ölüm raporu, tedavide kullanılan bütün ilaçların belgesini de alarak oradan ayrıldık. Eşim ve ben ağlıyorduk. Benim için sadece bir köpek değildi EFE.. Doğduğu andan itibaren hep benimleydi, yanımdaydı.. Bir evlat kaybetmiş gibiydim ve canımız çok yanıyordu.. Ona ve bize bu acıları yaşatan EFE nin ölümüne neden olan kişi de cezasını çekmeliydi..

Bütün evrakları bir araya getirdikten sonra ilk dilekçemi ve eklerini de hazırlayıp ,Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na o veteriner kliniğinin işletme ruhsatına uygun çalışmadığını yazan bir dilekçe verdim. Aynı dilekçenin ekine başka belgeler de ekleyip Veterinerler Odası’na veteriner hekimin tedavi sırasında yaptığı bütün ihmalleri yazdım. Veterinere ilk para verdiğimde ondan belge istemiştim,o küçük not kâğıdı ile vergi dairesine şikâyette bulundum. Hepsinden gelecek sonuç ile beklemeye koyuldum. Gelecek sonuçlar ile mahkemeye gidip maddi ve manevi tazminat davası için suç duyurusunda bulundum. Bütün çabalarımın sonucunda o veteriner kliniği Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından kapatıldı. Veterinerler Odası, veterinerin hekimlik diplomasına el koyarak 3 sene hekimlik yapamaz yasağı getirdi. Maliyeden büyük bir miktarda ceza ödemesi aldı. Ben ise maddi ve manevi açtırdığım davadan hatırı sayılır bir para aldım. Ama bunların hiç biri minik ve masum EFE’mi geri getiremezdi. Sadece bu şekilde davranacak olan veterinerlere iyi bir ders olmuştu.

Minik EFE’m yaşamının 86. gününde bir veteriner hekimin ihmali ,işini iyi yapmaması ve ciddiyetsizliği yüzünden ölmüştü. Eşimin de benim de içimizde büyük bir boşluk oluşmuş, EFE’nin yokluğuna bir türlü alışamıyorduk. Bir gün Kızılay’da gezerken bir pet shop’a uğradık. Orada köpeklere bakarken, bir Rottweiler yavrusunun camın arkasından tıpkı EFE ile son konuşmamdaki o bakışını hissettirdi.. Çok duygusal bir andı o.. Eşimin de beklemediği bir tepki ile bir anda ‘’EFE..!’’ dedim.. Ve o köpeği oradan satın aldık, tahminen 45 günlüktü. O gün hayatımıza ailemize katılan EFE ile 6 yıldır beraberiz..
Hayatımıza yeni katılan EFE bizlerle bir çok anıya vesile oldu. Hayallerimde her zaman köpeğimi ve çocuğumu beraber büyütmek vardı. EFE ile yaşadığımız güzel anılarımı bir sonrakı yazı dizimde bulacaksınız

Bir sonraki ‘’EFE VE AİLEM’’ adlı yazımda tekrar görüşmek üzere…

YAZAR: MURAT BAŞAK

 

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ